Son günlerde Prof. Dr. Oytun Erbaş’ın katıldığı bir programda yaptığı açıklamalar kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Erbaş, “Kadınlar cinsel beraberlik yaşadıkları erkeklerin spermlerindeki DNA parçalarını taşır. Bu nedenle üçüncü erkekten olan çocuk birinci babadan genler taşıyabilir.” sözleriyle dikkat çekmişti.
Ancak genetik uzmanları, bu açıklamanın bilimsel gerçeklerle uyuşmadığını vurguladı.
Bilim Ne Diyor?
Uzmanlara göre, kadının vücudunda erkek DNA’sı bulunabilse de bu durum hamilelik sırasında anne-fetüs arasında gerçekleşen hücre alışverişinden kaynaklanıyor.
Bu olguya “mikrokimerizm” adı veriliyor ve geçmişte doğum yapmış kadınlarda erkek çocuklarından kalan hücrelerin izine rastlanabiliyor. Ancak bu hücrelerin cinsel ilişki yoluyla geçtiğine veya gelecekteki çocukların genetik yapısını etkilediğine dair hiçbir bilimsel kanıt bulunmuyor.
Reuters, PLOS One ve Frontiers in Immunology gibi saygın dergilerde yer alan çalışmalara göre, “cinsel ilişkiyle DNA taşınması” iddiası bilimsel olarak desteklenmiyor.
Uzmanlardan Uyarı: Bilimsel Terimleri Yanlış Kullanmak Toplumu Yanıltıyor
Genetik uzmanları, mikrokimerizm gibi karmaşık konuların basit örneklerle yanlış yorumlanmasının, toplumda yanlış algılara yol açabileceğini belirtiyor.
“Bir çocuğun genetik yapısı yalnızca annenin yumurtası ile babanın sperminin birleşmesi sonucu oluşur” diyen bilim insanları, “önceki partnerlerden DNA kalıntısının yeni doğacak çocuğu etkilemesi biyolojik olarak mümkün değildir” değerlendirmesinde bulunuyor.
Sonuç: İddia Bilimsel Dayanaklardan Yoksun
Mevcut bilimsel literatüre göre, kadınların birlikte oldukları erkeklerin DNA’sını taşıdığı veya sonraki çocuklarına bu DNA’nın geçtiği yönündeki iddialar yanlış ve yanıltıcı.
Bilimsel kurumlar, bu tür açıklamaların “bilimsel gerçek” olarak sunulmasının kamuoyunda gereksiz korku ve yanlış anlamalara yol açabileceği uyarısında bulunuyor.
