Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nesrin Öcal, akciğer tansiyonunun tedavi edilmediği takdirde 2,5-3 yıl içinde ölümle sonuçlandığını belirterek, "Bazı toksinler ve madde kullanımları da doğrudan akciğer tansiyonuna neden olabilir. Bunlardan en çok bilinenleri amfetamin, kokain gibi narkotik maddeler ve son yıllarda bilinçsizce kullanımı artan zayıflama haplarıdır" ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Öcal, yaptığı açıklamada, yüksek tansiyon denildiği zaman akla ilk gelen tablonun kalpten çıkan ana atardamardan tüm vücuda yayılan damarlardaki kan basıncının arttığı hipertansiyon olduğunu belirtti.
ÇABUK YORULMA, GÖĞÜS AĞRISI, KARINDA ŞİŞLİK GİBİ BELİRTİLER GÖRÜLEBİLİR
Kola takılan tansiyon aletleriyle basitçe tespit edilen bu durumun kalbin sol yarımıyla ilgili bir hipertansiyon olduğunu aktaran Öcal, kalpten çıkan diğer bir önemli atardamarın ise sağ kalpten ayrılıp akciğerlere oksijenlenmesi için kan taşıyan ana akciğer atardamarı (pulmoner arter) olduğunu kaydetti.
Öcal, bu damarın yüksek tansiyonuna da toplumda akciğer tansiyonu olarak bilinen "pulmoner hipertansiyon" denildiğini dile getirerek, bu tablonun kalbin daha ağırlıklı olarak sağ yarımıyla ilgili olduğunu, tanısının daha zor, tedavisinin de diğerinden çok farklı olduğunu kaydetti.
Pulmoner hipertansiyonun tanı konulmayıp tedavi edilmediği taktirde normal hipertansiyondan çok daha tehlikeli ve ölümcül bir tablo seyrettiğini vurgulayan Öcal, şu bilgileri verdi:
"Egzersizle artan nefes darlığı, çabuk yorulma, halsizlik, göğüs ağrısı veya göğüste sıkışma hissi, karında şişkinlik, egzersiz yaparken bayılma, çarpıntı, ayak bileklerinde şişkinlik, dudaklarda ve parmak uçlarında morarmalar görülebilir. Kişinin efor kapasitesinin sağlıklı yaşıtlarına göre az olması uyarıcı bir bulgudur. Benzer şikayetler KOAH, astım gibi akciğer hastalıklarında ve kalp damar hastalıklarında da görülebildiği için tanı kolayca gözden kaçabilir. Bu sebeple ufak bir fiziksel aktiviteyle bile bahsettiğimiz şikayetleri yaşayan kişiler akciğer tansiyonu yönünden mutlaka araştırılmalıdır."
ZAYIFLAMA HAPLARI VE NARKOTİK MADDELER DOĞRUDAN AKCİĞER TANSİYONUNA NEDEN OLABİLİYOR
Öcal, akciğer tansiyonunun oldukça geniş bir hasta grubunu kapsadığınI söyleyerke, şöyle devam etti:
"Bunlar içerisinde bizzat doğuştan ya da sonradan gelişen kalp hastalıklarının yanı sıra, kronik akciğer hastalıkları ve romatizmal hastalıklar da vardır. Hiçbir sebep bulunamayan grup ise azımsanmayacak bir sayıyı kapsamaktadır. Diğer yandan bazı toksinler ve madde kullanımları da doğrudan akciğer tansiyonuna neden olabilir. Bunlardan en çok bilinenleri amfetamin, kokain gibi narkotik maddeler ve son yıllarda bilinçsizce kullanımı artan zayıflama haplarıdır."
Doç. Dr. Öcal, akciğer tansiyonunu tansiyon aletiyle ölçmenin mümkün olmadığını aktararak, şüphelenilen hastalarda önce bir kalp ultrasonografisiyle (EKO) kalp fonksiyonlarının incelenip akciğer basıncının kabaca değerlendirilebildiğini ifade etti.
ERKEN TANI VE DOĞRU TEDAVİ ÇOK ÖNEMLİ
Çok hassas olmasa da bu yöntemle akciğer tansiyonu şüphesi teyit edilirse hastaya ileri tetkik yapmak gerektiğini belirten Öcal, şunları kaydetti:
"Öncelikle kesin tanı koyabilmek için pulmoner arter basıncının net olarak ölçülmesi gerekir. Bunun için anjiyo işlemiyle kasıktan ya da boyundaki bir toplardamardan sokulan ince bir kataterle kalbin sağ odaları ve akciğerlere giden atardamarın basınçları ölçülür. Bu işleme ise sağ kalp kateterizasyonu adı verilmektedir. Basınç yüksek bulunursa hastaya pulmoner hipertansiyon teşhisi konulur. Pulmoner hipertansiyon tedavi edilmediği taktirde ortalama 2,5-3 yıl içerisinde ölümle sonuçlanmaktadır. Bu süre pek çok kanser hastasındaki beklenen sağ kalımdan düşüktür. Bu durumun önüne geçilebilmesi konusundaki en önemli nokta erken tanı ve doğru tedavidir. Tanı alamayan bir hasta, ilerleyen dönemde ileri boyutta solunum ve kalp yetmezliğiyle kaybedilebilmektedir."
SEBEBİ AÇIKLANAMAYAN NEFES DARLIĞINDA TETKİK YAPILMALI
Tedavi seçiminde öncelikle hastanın hangi tip akciğer tansiyonuna sahip olduğunun belirlenmesi gerektiğini, çünkü her bir hasta grubunun tedavisinin farklı olduğunu vurgulayan Öcal, akciğer damarlarındaki kronikleşmiş pıhtıların neden olduğu bazı pulmoner hipertansiyon hastalarında cerrahi işlemlerle pıhtıların çıkarılması yeterli olabilirken, pek çok hasta grubunda ise ilaç tedavileriyle takip uygulandığını aktardı.
Öcal, "Sonuç olarak, pulmoner hipertansiyon erken tanı ve doğru tedavi ile büyük oranda kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Sebebi tam olarak açıklanamayan nefes darlığı çeken kişilerin bu açıdan mutlaka tetkik edilmesi gerekir." diyerek, sözlerini tamamladı.